Konu: Rızık nasıl gelir? Paz Mart 08, 2009 11:55 am
Hayatımızı nefsin arzularına göre mi, yoksa Allah rızasına göre mi şekillendiriyoruz?
Nefsin arzularının hükmettiği yerde geçici lezzetler bulunsa da, zehirli bal hükmünde oldukları için on beş dakikalık lezzet tattırsa da saatlerce acı çektirir.
Yalan dolan, çalıp çırpma ve hilelerle kazanılan malın ve paranın hiçbir kıymeti yoktur.
“Ahiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah’a asker olmaktadır” diyen Bediüzzaman Hazretleri gerçek huzur ve saadetin ancak imanla ve helâl dairede elde edilebileceğini söylemekte, “Öyleyse biz daima ‘Elhamdülillâhi ale’t-taati ve’t-tevfik’ demeliyiz ve Müslüman olduğumuza şükretmeliyiz” demektedir. “Hayatınızın zevkini ve lezzetini isterseniz hayatınızı iman ile hayatlandırınız. Ferâizle ziynetlendiriniz. Günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz” tavsiyesi de bu açıdan oldukça önemli.
Allah Resûlü (a.s.m.) harama o kadar karşıdır ki, “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuşlardır.
Haram kazanç kazanç değil, felâkettir. Asıl kazanç helâl dairede olan kazançtır.
Müslümanın şiarı helâl dairede kalmak ve güvenilir olmaktır. Müslüman hem sözleri, hem de davranışlarıyla güvenilir insandır. Güvenilir olmak ise en büyük itibar, en büyük zenginliktir. Üstelik hadis-i şerifin ifadesiyle “Güvenilir olmak rızkı çeker. Hıyanet de fakirliği.”
Hile ile, aldatmakla, yalanla, dolanla kazandıklarını zannedenlerin kulakları çınlasın! Allah Resûlü (a.s.m.), yalanla para kazanılsa da bu kazancın bereketinin olmayacağını bildirirler.
İslâmı hayat nizamı kabul eden insanların gözünde en kârlı kazanç helâl kazançtır. Haramla elde edilen malın hayrı yoktur, bereketi yoktur, sorgusu da çetindir. Bazan dünyada sorgulanır, bazan da ahirete kalır.
Allah korkusunu gizli bir polis gibi kalbine yerleştiren şuurlu mü’min, haram söz konusu olduğunda yılandan, akrepten kaçar gibi kaçar ondan. Allah’ın rızasının helâl dairede olduğunu bilir, bu hususta elinden gelen her türlü gayreti gösterir. Yine bilir ki fanî dünyanın süflî kazançlarının hiçbir tercih edilir yanı yoktur.
Sahabe bu noktada oldukça hassastı. Sonraki dönemlerde de bu hassasiyet korundu. Bir haram lokma boğazdan geçtiğinde kırk gün duanın kabul edilmeyeceğine, haramla beslenen bedenin ateşe lâyık hâle geldiğine inanıldı. Bu duygular yitirildiğinde de haram-helâl araştırılmaz oldu.