Kurban kesmek, hicretin 2. yılında meşru' kılınmıştır. Meşrûiyeti, Kitab, Sünnet ve İcma' ile sâbittir.
Kurban kesmenin Kitaptan, yani, Kur'an'dan delîli, Kevser suresidir. Bu sûrede Cenâb-ı Hak, Resûlüllah Efendimize hitaben:
"Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" buyurmaktadır. Hanefî fakîhler, bu âyetten, kurban kesmenin vâcib olduğu ve emir peygamber Efendimize ise de umum mü'minlere de şâmil bulunduğu hükmünü çıkarmışlardır.
Kurban kesmeyi şiddetle emreden bâzı hadîs-i şerîfler vardır. Ebû Hüreyre'nin şu rivayeti bu hususta ibretli ve düşündürücüdür:
"Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın..."
Görüldüğü gibi, hadîs'te, maddî durumu müsait olanın kurban kesmesi şiddetle emredilmektedir. Bu durumdaki kimselerin, kurban kesmezlerse, her türlü namazları ve ibâdetleri Allah tarafından kabûl olunmayacağı, "mescidimize yaklaşmasınlar" ifadesinden anlaşılmaktadır.
Hazret-i Enes de, Resûlüllah Efendimizin bizzat kendi elleriyle iki koç kurban ettiğini beyan
etmektedir.
Kurban kesmenin uhrevî mükâfat ve faydasına ise, bir hadîs-i şerîf'te şu şekilde işaret buyurulmaktadır:
"Kurbanlarınızı büyük büyük kesin. Muhakkak ki onlar, Sırat'ta sizin binek hayvanlarınızdır."
Bu hadîs-i şerîfte, deve, inek gibi büyük baş hayvanları kurban etmeğe teşvik vardır.