CHP GENEL BAŞKANI ******:
-''UYUM YASALARINA GÖZÜ KAPALI DESTEK ANLAYIŞINA
'YETER' DİYORUZ''
-''301. MADDE, AVRUPA ÜLKELERİNDE VAR MI YOK MU
BUNU ÖĞRENMEK İSTİYORUM''
-AKP, TÜRKİYE'YE VERDİĞİ ZARARIN ÖTESİNDE ŞİMDİ
KIBRIS'A KALICI ZARAR VERME HAZIRLIKLARI İÇİNE
GİRMİŞ GÖRÜNÜYOR''
-''TÜRKİYE'DEN ÖNEMLİ BAŞBAKAN DANIŞMANLARININ
GİZLİCE, KENDİLERİNİ SAKLAYARAK KIBRIS'TA KALDIKLARI,
İKNA, ETKİLEME ÇABALARINI SÜRDÜRDÜKLERİ, BU
TEMASLARIN SONUCUNDA TRANSFERLERİN GERÇEKLEŞTİĞİ
GÖRÜLÜYOR''
(FOTOĞRAFLI-GÖRÜNTÜLÜ)
ANKARA (A.A) - 20.09.2006 - CHP Genel Başkanı Deniz ******, Avrupa Birliğine
(AB), Uyum Yasası adı altında TBMM'ye getirilen her tasarıya doğrudan destek
verme anlayışına ''yeter'' dediklerini belirterek, ''Mesela 301. madde... 301.
madde, Avrupa ülkelerinde var mı yok mu, bunu öğrenmek istiyorum. Ne istiyorsunuz
bizden?'' dedi.
'Türkiye'de düşünce özgürlüğüne zarar veren yanlış, çarpık bir uygulama var
onu düzeltmek istiyoruz' deniliyor ise bunu ayrıca görmek gerektiğini kaydeden
******, ''AB'nin bizden kendi ülkelerindeki uygulamanın ötesinde bir talepte
bulunmasını haklı bulmuyoruz'' diye konuştu.
******, CHP Genel Merkezindeki makamında bir grup gazeteciyle gündemdeki
konulara ilişkin sohbet etti.
TBMM gündemine gelecek AB'ye Uyum Yasaları ile ilgili görüşlerini açıklayan
******, öngörülen bazı düzenlemelerin Türkiye'nin AB'ye girme arzusunu kullanarak
bazı özel amaçlara ulaşma niyetini ortaya koyduğunu savundu.
Azınlık vakıflarıyla ilgili düzenlemeyi örnek gösteren ******, 20 yılı aşkın
süreden beri AB ülkesi olan Yunanistan'dan talep edilmeyen konuların ''AB'ye
uyum'' gerekçesiyle Türkiye'ye dayatılmasını anlamanın mümkün olmadığını söyledi.
''Lütfen kimse AB adına AB'de olmayan uygulamaları Türkiye'ye dayatmaya
kalkmasın'' diyen ******, bunun ciddi bir rahatsızlık yarattığını söyledi.
CHP'nin bu ad altında getirilen her yasayı sorgulayarak tavır sergileyeceğini
kaydeden ******, özel eğitim kurumlarıyla ilgili düzenlemeye yönelik
eleştirilerde bulundu. Bu düzenlemenin Türkiye'nin geçmişte çok acısını çektiği
misyoner okulları benzeri bir uygulamanın kapısını aralayacak nitelikte
göründüğünü belirten ******, ''Anadolu'nun dört bir köşesinde özel, dini
anlayışlara, mezheplere dayalı eğitim düzenlemelerinin yapılması hiçbir şekilde
kabul edilemez. Getirilen yasalarda bunlar var'' diye konuştu.
Türkiye'nin ''AB'ye uyum'' gerekçesiyle getirilen yasalar konusunda daha
özenli ve seçici davranmasının zorunlu olduğunu ve kendilerinin bu özeni
sergileyeceğini kaydeden ******, ''AB'nin uyum yasalarına gözü kapalı destek
anlayışına artık 'yeter' diyoruz. Bu konularda sadece oy vermemekle
yetinmeyeceğiz, halka anlatacağız. Bu iktidar da neyi getirdiğini çok iyi
anlamalı. Onların da farkında olmadığını düşünüyorum'' dedi.
-301. MADDE-
TCK'nın 301. maddesinin değiştirilmesi tartışmalarının hatırlatılması
üzerine ******, ''AB Yasası etiketiyle getirilen her yasanın AB Uyum Yasası
olduğunu kabul etmeyecekleri'' görüşünü yineleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Mesela 301. madde... 301. madde Avrupa ülkelerinde var mı yok mu, bunu
öğrenmek istiyorum. Ne istiyorsunuz bizden? 'Türkiye'de düşünce özgürlüğüne zarar
veren yanlış, çarpık bir uygulama var onu düzeltmek istiyoruz' deniliyorsa bunu
ayrıca görmek lazım. AB'nin bizden kendi ülkelerindeki uygulamanın ötesinde bir
talepte bulunmasını haklı bulmuyoruz. Bu, kendi ihtiyaçlarımızı dikkate alarak
onlardan daha ileri yasalar yapmamız söz konusu olamaz demek değil. Elbette bu
olabilir ama kimse bizden gelip de AB diye bir takım şeyler talep etmesin. Her
yasa niçin gerekiyor bunu önümüze getirsinler bakarız.
Türkiye'de söz konusu olan sadece yargılama değil. Yargılamanın etrafında
bir toplumsal yıldırma, tehdit ve kuşatma anlayışının uygulanmamasına; insan
haklarına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne tam bir saygı içinde herkesin doğru
dürüst yargılanmasına ihtiyaç var. Yargıyı sokağın etkisine bırakamayız. Asıl
problem hukukun sükunetle, barış içinde hiçbir baskıya maruz kalmadan işlemesini
güvence altına almaktır. Yargıyı sokağın etkisinden çıkarmaktır. Bu, öncelikli
görevdir. Bu bir güvenlik uygulamasıdır. Bunu yapması gereken de devletin
sorumlularıdır, yetkililerdir.''
-''KIBRIS'A, TÜRKİYE'DEN MÜDAHALE''-
Kıbrıs'taki gelişmelere de değinen ******, Kıbrıs'a dışarıdan ve
demokrasiyle bağdaşmayan yöntemler kullanılarak müdahale edildiğini savundu.
Milletvekili transferlerine, pazarlıklara dayalı hükümet oluşturma uygulamasının
KKTC'ye de yansıtıldığını ifade eden ******, şöyle devam etti:
''Bu bir yöntem olarak kabul edilemez. Bunun Türkiye'den desteklendiği
giderek netlik kazanıyor. Türkiye'den önemli Başbakan danışmanlarının gizlice,
kendilerini saklayarak Kıbrıs'ta kaldıkları, ikna, etkileme çabalarını
sürdürdükleri, bu temasların sonucunda transferlerin gerçekleştiği görülüyor.
Anlaşılıyor ki bu transferler Ankara'dan planlanmıştır. Bu, Kıbrıs'ın
demokrasisine, siyasal sistemine haksız bir müdahaledir; bunu kabul etmek mümkün
değildir. AKP, Türkiye'ye verdiği zararın ötesinde şimdi Kıbrıs'a kalıcı zarar
verme hazırlıkları içine girmiş görünüyor.
Öyle anlaşılıyor ki bunun iki hedefi vardır. Hedeflerinden birisi Kıbrıs
sorunuyla ilgili olarak daha çok taviz verilmesini öngören bir siyasi yapıyı
oluşturmak. İkinci olarak da Kıbrıs toplumunun yapısının, dokusunun AKP'nin
Türkiye'de gerçekleştirmeye çalıştığı yapıya, dokuya uygun bir biçimde yeniden
şekillenmesini sağlamaktır. Kıbrıs'ta yaşanan bu olayların arkasında din
yetkililerinin, sorumlularının etkin bir konumda bulunduğu görülüyor. Bu da çok
üzüntü verici bir olaydır. AKP öyle anlaşılıyor ki dini siyasete alet etme
uygulamasını Kıbrıs'ta da uygulamaya koymaya başlamıştır. Bu olaylar karşısında
biz şimdiye kadar gözlemci bir tavır takındık. Ama artık kanaatimiz AKP'nin
doğrudan bu işe müdahale ettiğidir. Kıbrıs'ta çok tehlikeli, yanlış işlerin
yapılmakta olduğudur ve bunun Kıbrıs politikasına daha çok taviz verme şeklinde
yansıması ihtimalidir. Bunları üzüntüyle değerlendiriyoruz.''