Konu: Ne Sayıları Ne de Geçmişleri Var C.tesi Ağus. 30, 2008 9:40 pm
Brezilya’da yaşayan yerli bir halkın hiçbir üyesi üç sayısını bile tanımıyor. Dillerinde sadece bir ve iki sayısı var. Hatta onlar için renklerin bile önemi yok.. Ama ilkel de değiller.
Brezilya’nın yağmur ormanlarında, Amazon havzasını sulayan Maici ırmağı kenarında küçük bir topluluk yaşıyor. Küçük yerleşme yerlerinde on ila yirmi kişilik gruplara bölünmüş olan Piraha halkının toplam nüfusu topu topu iki yüz, üç yüz kişi.
Avcı ve toplayıcılıkla geçinen yerliler, avcılık konusunda ustalar ve müthiş bir konumlama yetisine sahipler.
Piraha insanları dış dünyadan neredeyse tümüyle kopuk yaşıyorlar ve hiç ilgilenmedikleri Brezilya kültürüyle kaynaşmak gibi bir niyetleri de yok.
Buraya kadar her şey olağan gibi. Sonuçta yerli halkların birçoğu aşağı yukarı benzer bir yaşam sürüyor.
Parmak sayısı da yok
Fakat Piraha halkını diğerlerinden eşsiz kılan, konuştukları dil. Piraha dilinde sayı kavramı yok. Sayı sistemi sadece bir ve iki sayısının yerine geçen "hoi" (sözcük sonuna doğru kısık sesle okunduğunda bir, yüksek sesle okunduğunda iki anlamını alıyor) sayısı ve üç ya da çok için kullanılan baagi sayısından ibaret.
Piraha dilindeki bu eksikliği fark eden Columbia Üniversitesi psikolinguist Peter Gordon, dilbilimci Daniel Everett ile bazı testler yapmıştı.
Testlere katılanlardan örneğin fındık fıstık gibi objeleri belli sayılara göre sıralamaları istenmişti. Bu testler sayıların kavranışını gösterecekti.
Gordon, Science dergisinde yayımlamış olduğu makalesinde, yetişkinlerin üç objeye kadar sorun yaşamadıklarını söylüyor. Fakat obje oranı sekiz ila ona çıktığı zaman hatalar da önemli ölçüde çoğalıyordu. Hatta onun üzerindeki objelerde hata payı %100’ün üzerindeydi diyor uzman.
İkinci bir testte, üzerinde birkaç balık resminin bulunduğu bir kutu ve bunun içinde bir obje gösterildikten sonra kutu kaldırılmış ve onun yerine iki kutu konmuş masaya.
İkinci kutunun üzerindeki balık sayısı birinci kutudakinden bir eksik veya bir fazla olduğu için bilim adamları, insanların objenin hangi kutuda bulunduğunu bileceklerini düşünmüşler.
Fakat ne var ki kutuların üzerindeki balık sayısı üçü veya dördü geçmediği zaman bile katılımcıların sadece %50’si başarılı olmuş.
Pirahalarda parmak hesabı da işe yaramıyor. Çünkü katılımcılar saymak için parmaklarını kullandıkları zaman bile genelde hatalı yanıtlar vermişler.
Geçmiş zaman yok
Bununla birlikte Piraha dilindeki eksiklik sadece sayılar değil, insanlar sadece üç zamir kullanıyor, fiillerinde geçmiş zaman yok. Hatta renkler bile onlar için pek önem taşımıyor. Fakat dilbilimcileri en fazla hayrete düşüren nokta, Piraha dilinde yan cümlelerin bulunmayışı.
Gordon, gerçekleştirmiş olduğu testlerle, sayı kavramı bilmeyen bir halkın sayı saymayı öğrenemeyeceği sonucuna varmıştı. Dilbilimci böylece bir zamanlar Benjamin Worf tarafından ortaya atılan tartışmalı bir hipotezi de yeniden canlandırmış oldu.
Whorf’un ilgi alanı Amerikan ve Orta Amerikan dilleriydi. Bilim adamı Hopi dili üzerinde yaptığı araştırmalarla ve lingüistik görelilik ilkesiyle ünlendi. Bu ilkeyi daha sonra Edward Sapir’in çalışmalarıyla geliştirip Sapir-Whorf hipotezi olarak sunacaktı.
Sapir-Whorf hipotezi en başta dillerin, düşünceleri ne şekilde etkilediğiyle ilgili açıklamalar getirir.
Hipoteze göre, bir insanın konuştuğu dil, içinde yaşadığı kültürden bağımsız olarak, düşüncesini etkilemekte. Yani diğer sözlerle, dil yapısının çevreyi algılamada etkili olduğu söylenebilir.
Başarısız çaba
O halde yerliler, en azından aritmetiğin temel kurallarını anlayabilmeliydiler. Avustralya’da yaşayan ve Pirahalar gibi sadece bir, iki ve çok sayılarını kullanan Aborjinler, kısa bir süre içinde fazla zorlanmadan İngilizce ona kadar saymayı öğrenebilmişler.
Ancak Pirahalarda durum farklı. Daniel Everett yıllar önce sekiz ay boyunca Pirahalara hesap yapmayı öğretmeye çalıştıysa da kesinlikle başarılı olamamış. Brezilya yerlilerinin hiçbir ona kadar saymasını bile öğrenememişler.
Ama insanların bu yüzden "geri kaldıkları" söylenemez. Konuşma, mekansal algılama, balık ve kara avcılığı konusunda gerçekten de becerikliler. Demek ki sayılar önem taşımıyor onlar için. Yakaladıkları balıklar ya az ya da çok. Karada avladıkları hayvanların sayısı ikiyi geçmiyor. Savaştaki düşmanlar bir ya da iki kişi veyahut da çoklar.
Anlık yaşama kültürü
Neredeyse otuz yıldır Piraha insanlarını inceleyen Everett, sonunda Piraha dili için ilginç bir açıklama getirdi: "Dil, kültürle gelişiyor". Ve Everett’e göre Piraha kültürünün temeli "anlık yaşama" dayanıyor.
Burada sadece o anda yaşananlar önemli. Tüm olaylar o anki konuşmalarla ilişkili. Bu yaşam tarzı ise geçmişle ilgili karmaşık bağlantılar kurmayı engellemekte, dolayısıyla da dili kısıtlamakta. =
Birbirlerine anlatacak çok şeyleri olsa bile konuşmaları bizimkinden farklı. Konuşulanlar sadece güncel olaylardan ve güncel deneyimlerden ibaret. Sözcükler, peş peşe sıralanıyor ve hiçbir zaman birbirleriyle karmaşık bir şekilde ilişkilendirilmiyor.
Piraha insanlarının günü gününe yaşamları bireysel veya kolektif düşüncenin iki jenerasyonla sınırlı olmasına neden olmakta. Dillerinde sadece kız çocuk ve erkek çocuk için bir iki terim var. Bu düzlemden uzanan ailevi ilişkiler "yaşlılar" ve "genç nesiller" gibi genel tanımlar alıyor.
Chomsky’nin tezi
Everett çalışmasında, bu tuhaf kültürün Piraha dili ve düşünce tarzını ne şekilde etkilediğini gösteren kanıtlar sunuyor. Bu şekilde hem Sapir-Whorf Hipotezi yanlılarını hem de "evrensel grameri" savunan Noam Chomsky’yi kışkırtmış oldu.
Chomsky’nin tezine göre her dil evrensel bir gramere dayanmakta. Yani her çocuk beyninde en ilkel kural sistemiyle dünyaya gelmekte ve bu kurallarla ilk bağırışlarına bile sözdizimi (sentax) ve anlam katmaya başlıyor.
Bu evrensel gramerle tam olarak neyin açıklanmaya çalışıldığı tartışmalıysa da, Chomsky, insan dilinin en önemli noktasından birinin rekürsiyon olduğunu söyler.
Bu fenomen, insan düşüncesinde yer alan yapının kendiliğinden tekrarlanması şeklinde açıklanmakta.
Rekürsiyon olmadan ne matematik, ne bilgisayar, ne felsefe ne de senfoniler üretilebilirdi.
Hatta insan, ayrı ayrı düşünceleri, düzenlenmiş parçalar olarak görme ve bunlardan karmaşık düşünceler üretme yetisine sahip olamazdı. Ve tabii ki yan cümleler de kuramazdı. Çünkü insan bunu ancak rekürsif düşünebildiği zaman yapabilir.
Dil-kültür bağlılığı
Dil ve kültürün birbirine bağlı olduğu, çok önceleri kültür bilimi araştırmalarıyla da kanıtlanmıştı. Çok çeşitli dış etkenlere rağmen Pirahalar özel yaşam biçimlerini ve dillerini iki yüz yıldan bu yana korumuşlardır.
Hatta dillerini öğrenen ve onların yaşam biçimini benimseyenler de topluluğa kabul edilmiştir. Everett yine de yerleşimlerin genişlemesi ve küreselleşmeyle ortaya çıkacak farklı sonuçların, Piraha halkının yaşam biçimini olumsuz yönde etkilemesinden endişeli.
İlginç bir tez
Birkaç yüz kişilik yerli halkın dili üzerine hararetli tartışmalar sürerken Amerikalı psikolog Steven Pinker ilginç bir tez attı ortaya. Pinker diyorki eğer Pirahalarda yan cümleler yok ise rekürsiyon, insan dilinin eşsizliliğini açıklayan bir kaynak olamaz. Ve bu durumda da evrensel gramerin bir parçası değildir.
O halde bu sorunun çözülmesi için Pirahaların da diğer yerli halklar gibi rekürsif düşünebildiklerinin kanıtlanması gerek. Fakat Everett’e göre Pirahalar bu yetiye sırf kültürleri izin vermediği için sahip değiller.
Ve ortada başka bir sorun daha var. Pirahaların dilini şimdilik Everett’ten başka hiç kimse bilmiyor. Dolayısıyla da dilbilimcinin tezini ne çürütmek ne de kanıtlamak mümkün.
Konu birçok dilbilimcinin, psikologun, etnografyacının ve diğer birçok bilim adamının ilgisini çekti. Bu yıl içinde birçok araştırmacının bölgeye gidip Piraha dilinin gizlerin incelemeleri bekleniyor. Tabii bunların arasında en başta Chomsky’nin çevresinden iki dilbilimci de bulunuyor.
Konu: Geri: Ne Sayıları Ne de Geçmişleri Var Paz Ağus. 31, 2008 12:26 am