Konu: Dunyayi Degistirebilecek Adam C.tesi Ağus. 16, 2008 4:29 pm
1910’ların başında bir gün cebinde ufak bir cihaz olan orta yaşlı bir adam New York’un Wall Street’inde, tamamlanmamış çelik konstrüksiyon halinde bulunan bir inşaata girdi. Cihazını çelik kirişlerden birine bağladı. Bir süre bir takım ayarlar yaptı. Cihaz çalıştıktan az sonra çelik yapı gıcırdamaya ve sallanmaya başladı. Sallantı öyle bir hal almıştı ki, inşaat işçileri panik içinde en alt kata koşuşturdular.Az sonra polis de gelince, adam cihazı cebine koydu ve binadan ayrıldı. Görgü tanıkları, sallantının on dakika daha sürmüş olması halinde binanın çökeceğini söylüyorlardı.
Aynı adamın 15 yıl önce yanlışlıkla New York’taki birçok bloğu içine alan bir mahalleyi salladığı rivayet edilir. Hatta o zaman polisin, laboratuarına baskın yaptığında bir nevi osilatör olarak adlandırılabilecek cihazın bu kişi tarafından balyozla kırıldığı ve polise teslim edilmediği iddia edilirdi.
İnsanlığı ilgilendiren çok önemli buluşlara imza attığı halde ismi bilim dünyası tarafından adeta aforoz edilerek hakkı yenilecek olan bu kişinin adı Nikola Tesla’dır.
Bilimsel literatürde, Manyetik Rezonanslı ‘‘MR’’ cihazlarının manyetik alan gücünü gösteren güç terimi Tesla olarak ifade edilirken ismi anılan bu bilim adamının imzasını attığı buluşların sayısının 800 adet patent altında olduğunu söylersek Tesla’nın bilim dünyasındaki gösterilmeyen, bir anlamda yok sayılan yerini vurgulamış oluruz.
1856’da Avusturya-Macaristan vatandaşı olarak Hırvatistan’da doğan Tesla, Graz’daki Bilim Akademisi’nde fizik, mekanik ve matematik okudu.1884 yılında ABD’ye göç etti ve Thomas Edison’un yanında çalışmaya başladı. Edison, o sıralar doğru akım üzerinde çalışıyordu. Ancak doğru akımın pratikte elektrik enerjisi olarak evlerde ve sanayide kullanılmasının teknik olarak uygun olmaması, Tesla’yı alternatif akım gibi başka bir elektrik gücünü araştırmaya itti. Geliştirdiği transformatörler ve jeneratörler ile bunu üretim iletişim hatlarıyla sevk etmeyi başardı. Bu enerjinin kullanımı içinde elektrik motorları icat etti. Bundan sonra Nikola Tesla ‘nın birbirinden ilginç buluş ve araştırmaları ard arda sürdü. Günümüzdeki neon ampullerinin benzeri floresan ampullerini buldu ve Niagara Şelalesi üzerinde kurulan dünyanın ilk hidroelektrik santralinin üzerindeki imza yine ‘‘Tesla’’ idi. Otomobillerde kullanılan ilk takometreyi icat etti.Westinghouse firması ile anlaşıp elektrik üretimine başladı. Sanayici J.P.Morgan’ın desteği ile bir anlamda bedava enerji sayılabilecek ve yeryüzü çevresindeki iyonosfer ve ether tabakalarından elde edilebilecek enerji ile bütün dünyaya, kablosuz yayın ile telefon ve telgraf hizmeti verecek olan sistemi kurdu. Ancak sonradan enerjinin bedava alınacağı ve kendisinin diğer enerji kaynaklarının para etmeyeceğini düşünen Morgan, Tesla’dan desteğini çekti ve Tesla hem mali sıkıntıya girdi, hem de bütün dünyada ‘‘çatlak olarak kabul edilmeye başlandı. Halbuki Marconi tarafından icat edildiği söylenen radyoyu da Tesla, Marconi’den on yıl önce tescil etmiş ve patentini almıştı.Nitekim bu buluşu öldüğü 1943 yılında ABD Yüksek Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Tesla, manyetik dalga üzerindeki çalışmalarını öyle boyutlara getirdi ki, 1899’da Colorado Springs’deki laboratuarında elde ettiği elektrik enerjisini havadan dünyanın öbür ucuna gönderdi, dalgalar geri gelince bunlara bir miktar daha enerji yükleyerek tekrar geri gönderdi ve sonuçta 40 metrelik dev bir şimşek elde edildi. Bu şimşeğin gürültüsü 35 km. öteden işitilmişti. Yine Tesla, Birinci Dünya Savaşı esnasında Alman Denizaltıları’nın yerini saptamak için radar dalgalarını bulmuşsa da zamanın Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne bu öneri saçma geldiği için, radar cihazı 25 yıl gecikmeli olarak bulundu. Tesla’nın 1930’da icat ettiği söylenen ve 200 km ötedeki bir uçağı düşürebilecek elektromanyetik şua gönderen top konusu ve bununla ilgili çalışmalar, acaba 1943’de Tesla ölünce evini basan FBI’ın Tesla’nın bütün evraklarına el koyması sonucu bugüne kadar hangi aşamada değerlendirildi, bütün bunlar da birer muamma. Yine, halen ABD mercilerince ‘‘çok gizli doküman’’olarak saklandığı ileri sürülen belgelerin çok azının sonradan ailesine teslim edilmesi de bu muammaları derinleştiriyor.
ÖLDÜRÜCÜ OLMAYAN SİLAHLAR
‘‘Körfez Savaşı sürerken CNN Televizyonu’nun canlı yayını esnasında oluşan bir sorun, konuyla ilgilenen uzmanları uzun bir süre meşgul etmişti. Bir CNN muhabiri Irak’ta beton bir sığınağın önünde çekim yaparken, atom bombasına bile dayanabilecek bir yapıda olan sığınağın üzerinde 30 saniye kadar, kenarlarında garip cihazlar olan bir Amerikan helikopteri asılı kaldı.Yayında helikopterin motor gürültüsünden başka hiçbir şey duyulmuyordu. Aniden hava,ses ve titreşim geçirmeyen Alman malı sığınağın kapısı açıldı ve ellerini havaya kaldırmış olan Iraklı askerler suratlarında gülümseme ifadesiyle gözüktü.’’ Daha sonra yine birtakım uzmanlarca yapılan yorum, bu helikopterin ELF-maximum miktarda düşük frekanslı, mobil HAARP Teknolojisi teçhizli olduğuydu.
Yıllardır, Pax Americana’yı (ABD’nin günümüzde dünya etrafında uyguladığı, içine askeri güç gösterisinin de dahil olduğu sisteme verilen ad) dünyaya yerleştirmeye çalışan ABD’nin bu iş için nükleer silahların da ötesinde daha güçlü sistemler araştırdığı söyleniyor. Bunlardan en önemlisi olarak nitelendirilen HAARP Projesi’nin (High Frequency Active Auroral Resarch Project-Aktif Yüksek Frekanslı Aurora Araştırma Projesi ) ABD Deniz ve Hava Kuvvetlerinin Kuzey Alaska’da Fairbanks Üniversitesi’nin katılarıyla sürdürüldüğü iddia ediliyor. Öldürücü Olmayan Silahlar serisinin en iddialı ve etkin sistemlerinden olabilecek bu projeyle, ELF (Yüksek Frekans) ışınları, iddia edildiği üzere 100 Gigawat (100 milyar Watt) civarında toplam bir gücü geniş alanlı anten ve vericilerle gönderilebilmektedir. Alaska’daki Anchorage’in kuzey doğusunda bulunan bu gizli tesis, Kuzey Kutbu’na yakın olması nedeniyle dünyanın çekim alanının en yoğun olduğu yerlerden biri ve iyonosfer tabakasına elektrik yükünü yüksek yoğunlukta yayabilme özelliğine sahiptir. Ayrıca burada HAARP jeneratörlerinin gereksinimini karşılayacak doğalgaz da petrol kuyularının yan ürünü olarak bol miktarda elde edilebilmektedir. İnsanlık tarafından yapılmış en güçlü ‘‘ Yüksek Frekans Vericisi’’ olan HAARP’ın 200 km. yüksekliğe, İyonosferin ‘‘F’’ tabakasına gönderdiği elektrik yükü İyonosferde absorbe edildikten sonra ELF (çok düşük frekanslı) dalgalar olarak geriye döndüğünde bu elektromanyetik dalgaların oluşturduğu alanların, canlı sistemler üzerindeki etkilerinin son yıllarda özellikle askeri ve bilimsel çevrelerce değerlendirildiği de söylenmektedir. Alaska’daki bu tesisin benzerinin bazı eski Sovyet OTH-Radar üslerinde, Norveç’deki Trömse ve Porto Rico’da olduğu iddia edilmektedir. Dünyada 640 kadar HAARP anteni bulunduğu da tahmin edilmektedir.
Nikola Tesla’nın 100 yıl önce bulduğu prensiplerle çalışan bu silah sistemleri birçok ilginç alana uyarlanabiliyor. Bundan 100 yıl kadar önce koca bir mahalleyi sallayabilen, uzaktan kumandalı taşıt aracı geliştirmiş olan veya atmosferden elde ettiği enerjiyle bedava cihaz çalıştırabilen Tesla’nın buluşları, bugün eğer tek bir gücün elinde olursa ve daha da geliştirilip yaygınlaştırıldıklarında, bir kölelik devrini başlatabilecektir.
SİLAHLAR VE ETKİLERİ
Tesla prensipleri doğrultusunda geliştirilen araçların şu özellikleri olabileceği ve bunlarla şu olanaklar sağlanabileceği söyleniyor ;
- Ultra Kısa Dalga ve ELF dalgalı cihazların 2.000 km öteden insanları etkileyebileceği,mide bulantısı ve kusmaya yol açacağı ve yön tayini duygularını etkileyeceği söyleniyor.
- Bunların yaydıkları elektromanyetik dalgaların kitle imha silahları kullanmadan düşman elektronik sistemlerini felç edebileceği iddia ediliyor.
- Tesla’nın prensibiyle bazı fizikçiler 300 mt. yarıçapındaki bir alanda bulunan metallerin yoğunluklarını ciddi ölçülerde arttırabilmişlerdir. Böylelikle düşman mühimmatının yoğunluğu değiştirilip birkaç misli ağırlaştırmak ve mühimmat hedefe gelmeden patlatmak olası olabilmektedir. Bu konu füze savar sistemleri için son derece önemli olacaktır.
- MR cihazı kullanır gibi yerkürenin kilometrelerce altının röntgenini çekmek ve yer altı askeri tesisler ile doğal kaynakları saptamak olasıdır.
- İnsanların bilinçlerinin etkilenmesi mümkün olabilecektir.
- Küresel meteorolojik değişiklikler yaratmak mümkün olabilecektir.
- Haberleşme ve casus uyduların imhası mümkün olabilecektir.
- Dünyanın çok uzak köşelerindeki TV,radyo ve haberleşme sistemlerini etkilemek mümkün olabilecektir.
- Bilgisayar sistemleri, disketler ve donanımların uzaktan tahribi olası olabilecektir.
- Biyolojik olarak hayvanların iletişim, üreme ve oryantasyon mekanizmalarının etkilenmesi, canlıların temel DNA kopyalanmasının etkilenmesi mümkün olabilecektir.
TESLA DEPREMLERİ Mİ?
Nikola Tesla’nın, insanlığın yararına olduğunu savunduğu en önemli iddiası,önceden deprem yaratarak,kontrollü olarak daha büyük olası depremlerin enerjisini boşaltmaktı. Bu noktada, dünyada olmaması gereken yerlerde meydana gelmiş olan bazı depremlerin bu konuda yapılan çalışmalarla bir ilişkisi olup olmadığı sorusu akla gelmektedir.Bu bağlamda,
- Deprem kuşağında olmayan Almanya, Hollanda, Belçika üçgeninde 13 Nisan’da meydana gelen deprem bir HAARP denemesini akla getirmektedir.
- 2001 Haziran’ında G-8 toplantısı yapılan İtalya’da toplantıyla aynı anda Etna Yanardağı faaliyete geçti.
- Çin’in Tangşan bölgesinde, ABD’nin bağımsızlık ilanından tam 200 yıl sonra aynı ayda, meydana gelen depremde 250.000 kişi öldü.
- 1995’de Tokyo metrosundaki Sarin gazı terörünü yaratan Aum Şinrikyo Tarikatı’nın geleceğe dönük ve kainatın sonunu getirecek felaket silahları üzerinde çalıştığı ve Tesla silahlarıyla da ilgilendikleri iddia edilmektedir. Aum’un lideri Şoko Aşahara’nın, 17 Ocak 1995’de meydana gelen Kobe depremini 9 gün evvel tahmin etmiş olduğu iddia edilmektedir. Yine bu depremde şehrin bir kobay gibi kullanılıp, dünyanın içindeki enerjinin Tesla’nın elektromanyetik dalgalarıyla açığa çıkarıldığı da bu tarikat üyelerince söylenmişti.
- 28 Mayıs 1943’de Batı Avustralya’nın o güne kadar hiç deprem olmayan Leonora-Laverton bölgesinde 3.7 Richter ölçeğinde bir deprem oldu. Önce bunun bir meteorit çarpması sonucu oluştuğu düşünüldüyse de sonra böyle bir bulgu kanıtlanmadı.Görgü tanıkları depremden biraz önce gökte iki saat kadar süren portakal ve gümüş rengi bir aydınlanmanın oluştuğunu söylediler. Sonradan, aniden bir elektrik düğmesine basılmış gibi bu ışık kayboldu. Depremin merkez üssünün hemen yakınında, bir süre evvel, bir kısım Aum tarikatı mensubunun bir çiftlik satın almaları ve bazı nükleer fizikçileri de buraya getirmiş olmaları acaba bir rastlantı mıydı sorusu bugün hala cevaplanabilmiş değil.
- Yine Batı Avustralya’nın hiç deprem olmayan Güney Doğu Kum Çölü’nde, 1970’de 3 Richter ölçeğinde 173 civarında deprem oldu. Bu depremlerin hepsinin merkez üsleri birbirinden tam olarak 10’ar km uzaklıkta ve her 8 deprem hattı da 50-70 km. uzunluğundaydı. Bu durum 1995’e kadar 246 defa sürdü. Bunların Avustralya’nın denediği Elektromanyetik Dalga silahlarıyla oluştuğu iddia edilmektedir.
Bütün bu ve benzeri depremlerin, Sovyetler Birliği Komunist Partisi Genel Sekreteri Nikita Kruşçev’in bundan 40 yıl önce belirttiği, ‘‘Dünyamızın çok daha korkunç ve tahrip edici nitelikte silahlarla yüz yüze geleceği’’ söylemi ile ilgili midir diye sormadan edemiyoruz.
Yine 1943’de Nikola Tesla’nın ölümünden hemen sonra FBI tarafından el konulan ve ‘‘çok gizli’’ olarak nitelendirilip kilit altına alınan belgeler nedir,bunlardan kim yararlanıyor soruları da akılları meşgul etmeye devam ediyor.