|
Konu: Macırların Kullandığı Kelimeler ve Anlamları Ptsi Tem. 13, 2009 3:01 pm |
|
|
Macırların Kullandığı Kelimeler ve Anlamları aadılmak: yaslanmak, abanmak abba (ağababa): dede açıkağazlı: söylenenleri anlamayan, tepki göstermeyen aga: abi ağda: pekmez ağlanmak: şikayet etmek ağnımak: yatıp yuvarlanmak (eşeklerin yaptığı eylem) ahretlik: evlatlık akçabardak: kardelen çiçeği alatlamak: acele etmek alma: elma amsalak: ahmak anlatmak: sohbet etmek anteri: gömlek arabartı: savurgan aşlak: kötü, fena aşlama: armut avrik: patavatsız ayaz: aydınlık aydamak: sürmek ayla: galiba aymana: tembel bahşış: hediye balay: keşke balton: palto bandirik: zora gelemeyen, nazlı bardak: testi bayınga: nazlı belemek: kundaklamak belinlemek: uykuda sıçramak beygir: at bıcı: kaz yavruusu bıcınmak: incinmek (el, kol, bacak) bıdi: ördek yavrusu bıldır: geçen sene bırkalamak: karıştırmak, kurcalamak bokluk: çöp, çöplük borana: çılbır bostan: karpuz brantı: hurda bulanmak: kirlenmek burkan: kavanoz çatrık: dörtyol ağzı çekişmek: kavga etmek çember: başörtü çetin: dayanıklı çıbı: hoşt çığırmak: çağırmak, davet etmek çiten: küfe çotuk: kütük çönmek: üstüne çullanmak çöplü: arasına yün doldurulmuş iki kat kumaştan dikilen kışlık şalvar çövmek, çövünmek: zıplamak çükündür: pancar dada: bebek dakılmak: kovalamak dalamak: (köpek için) ısırmak darılmak: azarlamak dimi: sırf yünden dokunmuş kumaş diren: çatal, yaba dolaşmak: ziyaret etmek don: şalvar dudu: kardeş dumarlanmak: nezle olmak dürmek: katlamak ekin : buğday ekti: görmemiş, sonradan görme emecek: emzik encek: yavru engin: güzel, kıyak falfara: sözün nereye gideceğini düşünmeden konuşan fışkan: ince ve esnek dal (dayak atmakta kullanılır) fıydırmak: atmak futa: önlük gacı: sevgili, manita geçinti etmek: gizlice şikayet etmek gege: kanca geveze: mızmız geycik (gercik): süs gırnata: klarnet gıygı: keman gicikli: uyuz gidişmek: kaşınmak gocuk: içi kürklü palto godik: eşek yavrusu gorgor: her konuda önplanda olmak isteyen, öne çıkan göregör: her bağlamda başkalarından gördüğünü yapan, taklitçi gözer: büyük kalbur gözletmek: gözetlemek guguçuk: kumru gübür: çöp gündöndü: ayçiçeği hacıbuba: kırlangıç haçan: madem halaşa: hantal at halva: helva hampa: hantal hayta: it, mcz. serseri humayın: patiska gibi srımtırak renkli kumaş ırgalamak: sallamak ısmık: sümsük, sünepe ıştınmak: konuşmak iğliz: kendini bırakmış tembel kişi ilenmek: beddua etmek ilkyaz: ilkbahar inser: çivi iskirmek: birinin aleyhine doldurup saldırtmak isle (ıslah): iyi işlemek: çalışmak |
|
|
Konu: Geri: Macırların Kullandığı Kelimeler ve Anlamları Ptsi Tem. 13, 2009 3:01 pm |
|
|
kabara: raptiye kaçmak: koşmak kadın: güzel kakavan: boşboğaz kakirdemek: soğuktan tir tir titremek kalan: artık, bundan sonra karşılamak: ağırlamak kaşkaval: kaşar peyniri katık: kaymak kavi: iri yapılı kelek: kavun kenef: ayakyolu keşirlik: çalılarla kaplı ve sapa yer kezlemek: nişan almak, gözüne kestirmek kıfı: komik kırkma: perçem kırkmak: (tüy ya da saç) kesmek kırlatmak: birini canından bezdirip bir mekandan kaçırmak kırvat (krevat): yatak kıti: tavuk, mcz. beceriksiz kişi kıtiklemek: meşgul olup oyalanmak ama ortaya bir iş çıkaramamak kirez: kiraz koca: büyük kocabuba: dede koçara: mısırların saklandığı kulübe, mcz. dağınık yer kolluk: bilezik kombak: takla kombaklanmak: takla atmak kopoy: av köpeği, mcz. serseri kosa: tırpan koşalamak: kovalamak kotika: el arabası köse: kısa boylu kösteklenmek: ayağı takılmak kral: akasya kubarmak: şımarmak, kabarmak kuduğru: tahmini kulazlamak: görücü usulü evliliklerde arabuluculuk yapmak kuli: tay kumpir: patates kurka: ceket kürtün: kar fırtınası loşumak: mayışmak, uyuklamak löpen: şişman ve hantal kişi makak: baston malay: mısır ekmeği manca: yemek markuç: hortum maytap geçmek: alay etmek, dalga geçmek meci: imece meçik: davul tokmağı mekere: sıska memişhane: ayakyolu mendil: başörtü mısmıl: iyice, adamakıllı mışkırmak: kızarak kendi kendine söylenmek mihor: alkolik misir: mısır miskin: pis, kirli mişmaş: menemen yemeği mogu: sürekli homurdanan asık suratlı kişi molik: kalın sopa, çoban sopası mora: ince ipten dokunmuş kumaş mos: asık suratlı namazla: seccade narin: iştahsız nine: anne oranda: hane halkı otalamak: zehirlemek paadı (pardı): değnek pabıç: terlik paklamak: temizlemek pala: örtü, battaniye palaçor: dağınık, düzensiz (kişi) pança: avuç pançalamak: avuçlamak parpıllamak: közde pişirmek patırda(n)mak: söylenmek patırdak: motors...let paysınmak: kovalayıp dayak atmak pazı: yufka pelik: saç örgüsü penez: sahte altın pesmet: yağda kızartılan hamur peşkir: havlu pıçı: oğlak pıngaç: kurnaz pıti: yumurta pıtpıdik: bıldırcın pıtret: fotoğraf pide: börek piipi: hindi pişikmek: mızıkçılık etmek, yarı yolda bırakmak piyazlamak: koruyup desteklemek, nazlandırmak pootuk (portuk): kof poporos: kalın sarılmış tütün püsür: tembel sağyağ: tereyağ salmak: havlamak samut: kulakları iyi duymayan demek olsa da salak anlamında kullanılır sarmaşmak: sarılmak savaşmak: uğraşmak savulmak: çekip gitmek saya: ağıl sayvant: kenarları açık, yüksek tavanlı yapı sefte: ilk defa seki: iskemle seme: sersem senişmek: solup buruşmak (daha çok bitkiler için kullanılır) sergen: raf seslemek: dinlemek sıbıtmak: atmak sınaşmak: alışmak sızdırma: kavurma sini: sofra soğukluk: hoşaf sosal: büyük fare susak: içi boş süs kabağı susuru (susığırı): manda sündürmek: çekip uzatmak sünecek: lastik süreeç: bulaşık bezi süsmek: tos vurmak süven: kazık şantik: şırfıntı, ****** şapita: bulunduğu yerde eğreti duran nesne şapşak: maşrapa şaşbeş: şaşkın şefteli: şeftali şelâke: üstte eğreti duran ince giysi şılak: parlak şivşelemek: birinin aleyhine doldurmak takaza etmek: başının etini yemek taliga: at arabası taraşlamak: yiyecek bir şey bulmak için karıştırmak tarator: cacık te: işte tekerlenmek: yuvarlanmak tentene: dantel tete: teyze ¤¤¤pişti: un helvası tıkız: sert tii: evet titiz: sert, asık suratlı toparlak: yuvarlak tuyan: şişman ufanmak: yorulmak uğratmak: kovmak uğur: yan, yön ummak: canı çekmek urba: takım elbise uşak: çocuk uyuntu: uyuşuk ve tembel kimse uzakanne: anneanne ünüklemek: boğazlamak yağlık: mendil yalabık: kaygan yansılamak: taklit etmek yantiri: ortalığı karıştırmak için her söylenenin tersini söyleyen, nifakçı yaprılmak: yassılmak, düzleşmek yaslanmak: ağlamak ye: evet yılık: şaşı yiğin: hafif yinti: yiyecek yörük: yarış atı yudum: lokma zabın: zayıf, çelimsiz zatı: zaten zeer (zahir): tabii, elbette zem etmek: dedikodu yapmak zerdeli: kayısı zığın: genç erkek geyik |
|