Bir ağaç gölgesini istemeden kimse beni eşkiya saymadan dağlara büyümesin diye çocuklar kentler artık yağmurun gözleri olsun diye matmazel bu akşam uykunuza düşebilir miyim...
bir ağacı kuşlara verip yaslanıp duvara sigara sarar gibi küfretmeden ve arkadaşlarım gibi haberlere düşmeden güneşin yeryüzünden çekilip ateşler içinde gitmesi gibi matmazel bu akşam yüzünde dalga gibi kırılabilir miyim...
sürgündüm ve cebimde ıslık cebimde yaralı su sesleriyle gelmiştim saatimi yolculuklara kurup elvada demeden sizde de sürügün düşmemek için matmazel en son gurbet ölümse dünyanın öbür yüzüne gidebilir miyim...
yaprakları bile kımıldatmadan orada hemen orada elinize bir not tutuşturup bir devrimci gibi beş dakikadan fazla beklemeden ama üşümeyesiniz diye yazdan sonra kıştan evvel matmazel herkes sevişirken bu gece yoksunuz diye ışık gibi sönebilir miyim...
sizi sevmek bir intihar saldırısıdır. beyrut u telaviv den özlemek gibi oda dolusu kurumuş gül gül ve rüzgar bırakarak gözlerinizde mülteci olmamak için yurduma gider gibi matmazel bu akşam sabra şatilla da ölebilir miyim…
camdan süzülen yağmur tanesi gibi hafif ama taş kadar ağır düşmeden hayatınıza cama yüzünü yaslamış çocukların nasılsa hüznü öyle rüzgarımı saklayarak geçiyorsam hayatınızdan anneme sormadanbabamın ayakkabılarıyla sokağa çıkar gibi matmazel yağmur gülüşünüze düşmeden bu akşam ölebilir miyim…